Ünlü ve yetenekli aktör Gaspard Ulliel'in hayat verdiği Louis karakteri, yazma yeteneği sayesinde kendisine hatırı sayılır bir kariyer yapmayı başaran, ancak aynı zamanda ölümcül bir hastalığa karşı koyan bir yazarı canlandırıyor. Uzun yıllar sonra, hayatının acımasız gerçeğini ailesiyle paylaşmak üzere, bir zamanlar ailesini ve çocukluk anılarını geride bıraktığı evine dönmeye karar verir.
Louis'in eve dönüş hikayesi, sadece bir hastalığın trajik hikayesi değil aynı zamanda karmaşık aile ilişkilerini, geçmişle hesaplaşmayı ve hayatla yüzleşme sürecini de enfes bir biçimde aktarıyor. Louis'in ailesiyle ve özellikle ölüm gerçeğiyle olan ilişkisini çıplak bir şekilde izleyiciye sunan film, aile dinamiklerinin acımasız ve hassas doğasını da gözler önüne seriyor.
Yönetmenin detaylara olan özeni, ölüm ve aile ilişkileri üzerine derin bir bakış açısı yaratırken, Louis'in karmaşık karakteri ve geçmişi filmi sürükleyici kılıyor. Yazar olarak geçirdiği yıllar boyunca biriktirdiği duygusal bagaj ve ailesiyle olan çözülmemiş ilişkilerinin ele alınış biçimi, izleyiciyi hem Louis'in hikayesine hem de genel olarak insanın yaşam ve ölüm üzerine düşüncelerine empati yapmaya zorluyor.
