Sinemanın şaşırtıcı dünyasında, çarpıcı bir filmin kapılarını açmaktayız. Bu filmde başrolde yer alan bir psikiyatr, genç bir hastayı tedavi etmekle yükümlü hale gelir. Ancak bu hikaye, sıradan bir psikiyatrist-hasta ilişkisinden çok daha karmaşık ve büyüleyici bir yapıya sahiptir. Genç hasta, kendisini dünyanın en büyük aşığı, mitolojik bir kahraman Don Juan olarak tanımlamaktadır.
Bu durum, yalnızca bir deliliğin ya da psikotik bir bozukluğun belirtisi olabilir mi? Yoksa genç hasta, aşka dair bildiğimiz ve kabul ettiğimiz tüm prensipleri sorgulamamızı sağlayacak bir yolculuğa çıkmış mıdır? Bu film, bu soruların yanıtlarını bulmamızı sağlayacak bir pusula gibi.
Psikiyatrik hastalıkların ve aşkın karmaşıklığını, insan ruhunun derinliklerine dalarak anlatan film, en ince ayrıntısına kadar titizlikle kurgulanmıştır. Don Juan’ın dünyası bize bir yandan aşkın tüm güzelliklerini sunarken, diğer yandan akıl sağlığı sorunlarının hırpalayıcı doğasını ve tedavi süreçlerinin zorluklarını da gözler önüne seriyor. Bu yüzden, filmi izlerken her duyguyu, her tınıyı hissedeceksiniz. Kendinizi bir anda romantik bir düşün içinde bulurken, diğer yandan gerçekliğin acımasız dokunuşlarıyla karşılaşabilirsiniz.
Söz konusu film, izleyiciyi dikkatle seçilmiş sinematografik teknikler ve başarılı bir senaryo ile etkilemeyi başarıyor. İşte bu nedenle bu film, yazılmış ve çekilmiş en iyi psikolojik dramalar arasında yer alıyor. Psikiyatrinin karanlık koridorlarında yolculuğa çıkmak ve aşkın ne olduğunu yeniden keşfetmek isteyen herkesin izlemesi gereken bir başyapıt.
