Bir sinema perdesine aktarıldığında hayal gücümüzü zorlayacak bir senaryo ile karşı karşıyayız: İnsanları avlamak için adeta pusuya yatan amfibi canlılar, kuşlar, böcekler ve sürüngenlerle dolu bir ada ve bu adada kutlama yapmak için toplanan bir grup savunmasız insan. Bu karmaşanın tam merkezinde ise bir doğum günü kutlaması yer alıyor.
Evet, doğru duydunuz. Filmin merkezinde, hayatta kalma mücadelesi veren bir grup insan ve intikam için oraya buraya saldıran bir dizi zehirli canlı yer alıyor. Adanın yerlileri olarak karşımıza çıkan bu yırtıcılar, ne yazık ki cennet gibi görünen bu adada tatil yapmaya gelen insanlara korkulu anlar yaşatıyor.
Film, özellikle doğada insanın ne kadar aciz ve savunmasız kalabileceğini vurguluyor. Doğa ile bu denli iç içe geçen bir senaryoda, izleyiciler de adeta bu ada üzerindeki kabusu birebir yaşayacak. Doğum günü kutlaması ise, korku ve gerilimin yanı sıra, dramatik baitler de sunarak hikayenin gidişatına anlam kazandırıyor.
Kısacası, hayatta kalma mücadelesinin ve doğanın vahşi yüzünün etkileyici bir şekilde perdeye yansıtıldığı bu film, izleyicilere gerilim dolu anlar vaad ediyor. Ancak unutmayın, yırtıcıları değil, doğanın güçsüz ve savunmasız yüzünü göreceksiniz. Çünkü asıl korkunç olan, doğanın ne kadar acımasız olabileceği gerçeği.
