Ünlü fizikçi Stephen Hawking ve eşi arasındaki ilişkiye detaylı bir bakış atalım. Hawking'in hayatı, başarıları, zeka kapasitesi ve bilimsel devrimlerine dair pek çok hikaye duyduk, izledik. Ancak o genellikle bir bilim adamı, bir dahinin gözlükleri ile görüldü. Ancak insanı paketiyle tamamlayan özelliği, yani her insan gibi onun da bir duygu dünyasının olduğunu unutmamak gerekiyor.
Ciddi bir durumla karşı karşıya olan Hawking, hayatının büyük bir kısmını tekerlekli sandalyede geçirdi. Bu durum, bir insanın hayatını ne derece değiştirebileceğini tahmin etmek zor. Ancak, bu engelle yaşamını sürdürmeyi başaran Hawking'in en büyük destekçisi ve hayat arkadaşı eşi oldu. İyi ve kötü günlerinde, hastalığına rağmen onunla olan mücadelesinde sürekli yanında olan bir kadın.
Eşleri arasındaki ilişki, sinema filmi olmayı hak edecek ölçüde ilginç ve ilham vericidir. Bir yandan, yıkılmaz bir aşk hikayesi ve bir diğer yandan ise olağanüstü bir hayat mücadelesi. Bir fizikçinin ve bir kadının, bir insanın ve bir eşin hikayesi. Hepimizin karmaşık hayatının, sevinçlerinin, acılarının, zaferlerinin, yenilgilerinin ve tüm fırtınalarının ötesinde, var oluşumuzun temelinde bulunan sevgi ve dayanışma hikayesi. Fiziksel engellerin bile bu tutkulu aşkı durduramadığı bir hikaye.
Bu çiftin hikayesi, aşkın ve dayanışmanın her türlü engeli aşabileceğinin canlı bir kanıtıdır. Böylece, biz seyircilere hem şahane bir aşk hikayesi sunuyorlar, hem de yaşamın zorlukları karşısında nasıl ayakta kalınacağını öğretiyorlar. Bu, hakiki bir yaşam dersi ve gerçekten özgün bir hikayedir.
