Her ebeveynin en büyük korkusu, çocuğunun evine zamanında dönmemesidir ve bu, özellikle 15 yaşındaki öğrenci Rachel Barber'ın durumu söz konusu olduğunda tamamen geçerlidir. Rachel, her zamanki gibi babasıyla buluşmak için tramvaydan inmediğinde, annesi Elizabeth ve babası Mike adeta buz keser ve derhal harekete geçerler.
Bir aile dramı ve gizemi olarak karşımıza çıkan film, gerçek bir olaya dayanıyor. Rachel'ın mükemmel bir hayatı vardı, ancak bir gün birden yok oldu. Evden çıktı ama bir daha dönmedi. Aniden ve iz bırakmadan kaybolan Rachel'ın ardından, ailesi korku ve endişe dolu bir arayışa girişir. Bu durum, bir ebeveynin başına gelebilecek en kötü durumlardan biridir ve film, bu durumun getirdiği huzursuzluğu hissettiriyor.
Hikaye, Rachel'ın ailesinin kaybın acısının yanı sıra, Rachel'ı bulma umudunu ve hırsını da yansıtıyor. Annenin ve babanın korkuları, endişeleri ve daha da önemlisi, umutsuzca sevdiklerini bulma arzuları ve çabaları, filmde etkileyici bir şekilde gözler önüne seriliyor. Filmdeki her bir oyuncu, karakterlerin duygusal yoğunluğunu mükemmel bir şekilde taşıyor.
Son derece gerilimli ve duygu yüklü bu film, birçok farklı seviyede değerlendirilebilir. Ancak, en önemli ve belirgin olanı, ebeveynlerin çocuklarına olan derin sevgisi ve kaybolduklarında onları bulma konusundaki kararlılıklarıdır. Bu, sinemanın bizlere sunduğu gerçekliklerden biridir ve bu film, konuyu ustalıkla ele alıyor.
