Bir grup arkadaşın, ıssız bir mısır tarlasının yakınında mahsur kaldığına ve eski bir çiftlik evinde barınak bulduklarına tanık oluyoruz. Ancak hikâye burada bambaşka bir boyuta geçiyor. Bu arkadaşlar çok geçmeden, bu eski çiftlik evinin, doğaüstü bir ayinin merkezi olduğunu keşfederler. Bu durum, hikayenin akışını tamamen değiştirir ve özellikle izleyiciler üzerinde etkileyici bir gerilim yaratır.
Eski çiftlik evi, tipik bir korku filmi mekanı olmasına rağmen, yönetmen bu klişeyi ustaca kullanarak izleyiciye beklenmedik ve tüyler ürpertici bir deneyim sunuyor. Doğaüstü ayin detayları, sadece korku yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda bir gizemi de beraberinde getiriyor. Bu gizem, filmin sonuna kadar artarak devam ediyor ve izleyicinin sürekli bir merak içinde olmasını sağlıyor.
Arkadaş grubunun çaresizlikleri ve korkuları, etkileyici bir gerilim ve belirsizlik yaratıyor. Bu yüzden, izleyici figüratif olarak bu mısır tarlasının ve eski çiftlik evinin karanlık köşelerine sıkışıp kalıyor. Sonuç olarak, bu film, sürükleyici hikâyesi ve etkileyici atmosferi ile izleyicilerin beklentilerini karşılıyor ve izlenmeye değer bir yapım oluyor.
