Genç bir kadın, boogeyman denilen korkusunu yenmeye çalışırken kendisini bir ruh sağlığı tesisine kapatmaya karar veriyor. Ancak, çok geç olduğunu anladığında, artık korktuğu şeyle yardımcı olmadan baş başa kaldığını fark ediyor. Bu durum, izleyiciyi derinden sarsan, korku ve gerilim dolu bir hikayeyi beraberinde getiriyor.
Film, psikolojik gerilim türünün ürkütücü ve sürükleyici yanlarını başarıyla sergileyerek izleyicinin nabzını yükseltiyor. Genç kadının kişisel korkularıyla yüzleşme çabası, insanın iç yüzleşmesinin ve kendi korkularına karşı nasıl savunmasız kalabileceğinin dokunaklı bir portresini çiziyor. Ayrıca, belki de en korkutucu olanın bilinmeyen değil, bilinen olduğu düşüncesini vurguluyor.
Dikkate değer bir performans sergileyen başrol oyuncusu, karakterin korkusunu ve çaresizliğini izleyicilere başarıyla aktarıyor. Ruh sağlığı tesisinde geçen sahneler, sizi bir birinden farklı karakterlerin sıra dışı hikayelerine ve gizemli dünyalarına çekiyor.
Film, boogeyman korkusunun ötesine geçip, aslında daha geniş anlamda herkesin kendi korkularıyla nasıl yüzleştiğini, bu korkuların hayatları üzerinde nasıl büyük etkileri olabileceğini ve bazen bu korkuların üstesinden gelmenin ne kadar zor olabileceğini anlatıyor. Gerçek düşmanın dışarıda değil, içimizde olduğunu hatırlatıyor. Bu film, sadece bir korku filmi olmanın ötesinde, insan psikolojisi üzerine derin bir bakış sağlıyor. Korku sinemasına yeni bir soluk getiriyor ve izleyicisini düşündürmeyi başarıyor. Bu özellikleriyle her sinemaseverin izlemesi gereken bir film olduğunu söyleyebilirim.
