Bir hırdavat mağazası elemanının hayatı, kendisini bir anda 1300'lü yıllarda bulmasıyla bambaşka bir hal alır. Karakterimizin cilveli ve alaycı kişiliği olsa da, zamanda yolculuk etmek onun da başına gelebilecek son şeydir. 1300’lü yıllara, orta çağın karanlık ve gizemli atmosferine ayak bastığında, öncelikli görevi, Necronomicon adlı efsanevi kitabı bulmak olur. Ancak bu görev hiç de kolay olmayacaktır çünkü karşısında ölüler ordusu bulunmaktadır.
Ölülerle savaşmak zorunda kalan kahramanımız bu duruma hızla adapte olur. Zaman zaman çılgınca, zaman zaman da komik olan bu savaşları izlerken, çoğu zaman karakterin mizahi yönünü ve zekasını da gözlemleyebilirsiniz. Bu savaştan galip çıkabilmesi için sadece cesaret ve kuvvet değil, aynı zamanda zekasını da kullanması gerekiyor. Ve tabii ki, tüm bu maceraların sonunda tek bir amacı var; evine, bildiği ve alışık olduğu hayatına geri dönebilmek.
Film, kahramanın evine dönüş hikayesini anlatırken, bizleri 1300’lü yılların karanlık dünyasına da sürükler. Ölülerle savaşırken sergilediği cesaret ve kurnazlık, onun aslında ne kadar güçlü bir karakter olduğunu gözler önüne seriyor. Yani film, bir yandan kahramanın bu maceralı yolculuğunu anlatırken, diğer yandan da onun karakter evrimini izlememize olanak sağlar. Elbette, bütün bunları yaparken izleyiciyi bolca güldüren ve düşündüren bir anlatım tercih eder. Sardonic dediğimiz bu hırdavatçı, aslında bize hayatın ne kadar beklenmedik olduğunu ve hangi durumda olursak olalım, mizahın ve zekanın her zaman hayatta kalmamıza yardımcı olacağını gösteriyor.
