İki genç Amerikalı kadın, Akdeniz'e bir tatil düzenler ve terk edilmiş bir askeri kale altında gizlenmiş bir katil denizkızının su altı inini keşfederler. Başlangıçta kaygısız bir macera olan bu yolculuk, bir anda ölüm kalım savaşına dönüşür.
Yönetmen, izleyenleri bu iki genç kadının tatil planlarının nasıl da akıl almaz bir kabusun içine sürüklendiği bir hikayeye sürüklüyor. Akdeniz’in güneşli kıyıları, masmavi suları bir anda bambaşka bir hava kazanıyor. Terk edilmiş askeri kale, bir denizkızının korkunç yaşam alanına dönüşüyor. Bütün bu değişimler arasında, kadınların hayatta kalma mücadelesi ve kendilerini bu tehditten koruma çabaları sinema severler için gerilim dolu dakikaları beraberinde getiriyor.
Kale içindeki denizkızı, kısmen dur durak bilmeyen bir katil, kısmen ise insanüstü bir varlık olarak tasvir ediliyor. Her ne kadar denizkızlarını genellikle masalsı ve cazibeli hikayelerde görmeye alışkınsak da, bu film bu algıyı tamamen yıkıyor. Denizkızı mitini farklı bir boyutta ele alan film, izleyiciye ne denli öngörülemeyen bir durumda hayatta kalma mücadelesi verildiğini gösteriyor.
Öte yandan, filmdeki iki genç kadın karakterin direnci ve cesareti, içinde bulundukları korkunç durumla başa çıkma çabaları, izleyiciyi etkileyen diğer önemli faktörlerden. Bu da bize, hayatta kalma mücadelesinin sadece fiziksel değil aynı zamanda psikolojik bir savaş olduğunu gösteriyor. Bu hem heyecan verici, hem de düşündürücü bir deneyim sunan film, izleyicinin aklında kalıcı bir iz bırakmayı başarıyor.
