Bir iş seyahati dönüşünde karısının kayıp olduğunu öğrenen bir adamın hikayesini beyaz perdeye taşıyan film, her saniyesiyle sürükleyici bir deneyim sunuyor. İzleyiciyi hemen başından itibaren karmaşık bir rebusun içine çeken film, ana karakterin sürekli derinleşen ve karmaşıklaşan bir labirentin içine doğru ilerleyişi üzerinden gerilimi dozunda yükseltmeyi başarıyor.
Olaylar, yarı pişmiş ipuçları, ateşli bir sedüksiyon, hile ve cinayetler üzerinden ilerlese de, aslında her detayın birer parça olduğu karmaşık bir puzzle'ın parçası olduğunu fark ediyorsunuz. Acaba apartmandaki diğer insanlar, yaşananlar hakkında bir şeyler mi biliyorlar? Bu soru, filmin temel sorunsalını oluşturuyor ve her sahnenin sonunda izleyiciye akıl yürütme fırsatı sunuyor.
Her sahnenin atmosferinde hissedilen bu gizemli hava, filmin dramatik yapısını pekiştiriyor ve izleyicinin sürekli bir merak içinde olmasını sağlıyor. Yönetmenin başarılı yönetimi ve oyuncuların etkileyici performansları ile bu girift hikaye, izleyicide unutulmaz bir iz bırakmayı başarıyor. Filmdeki her karakter, özgün tasarımları ve derinlikleri ile ilgi çekiyor ve gelişen olaylar karşısında aldıkları roller, izleyicinin merakını artırıyor.
Kısacası, filmin başından sonuna dek sürekli bir gerilim ve merak ile izlediğimiz bu distopik dünya, belki de sadece bir apartmanın duvarları arasında gizli olanları değil, toplumun derinlerinde yatan çarpık gerçeklerin bir yansıması olabilir mi diye düşünmeye de başlıyoruz.
