Öncelikle, atmosferi peşinen belirliyor: deneyimsel bir polis helikopterinin test pilotu olan bir polis memurunun hikayesi. İlk bakışta, bu kadarı bir dizi aksiyon sahnesini tetiklemek için yeterli görünebilir. Ancak bu hikâye, yeni ve ileri teknoloji bir araçla ilgili korkunç sonuçları konu alıyor. İşin içerisine girdiğinizde ve pilotun gerçekten de bu yeni uçuş makinesinin kontrolünü eline aldığında, siyah bir deliğe doğru çekildiğinizi hissediyorsunuz.
Yönetmen, polis memurunun bu yeni helikopterin asıl amacını açığa çıkardığı ve bu duruma karşı mücadele ettiği sahneleri başarılı bir şekilde sunuyor. İzleyicinin gözünde bir baş kahramanın mı yoksa bir antikahramanın mı gelişim sürecini tartışırken, film ustaca bir ahlaki çatışmayı sergileyiyor.
Bir polis memuru ve test pilotunun perspektifinden, teknolojinin olası etkileri ve kötüye kullanımları üzerine yoğun bir bakış sunuluyor. İzleyiciler, hikayeyi izlerken, teknolojik ilerlemelerin gelecekteki potansiyel tehlikeleri ve korkutucu sonuçlarına dair detaylı bir resim elde ediyor. Bu film, her bir sahnesiyle, bir yanda teknolojik ilerleme ve onun sunduğu olanaklar, diğer yanda ise bu ilerlemenin karanlık yüzünü sorguluyor. Her ne kadar bu helikopter başarılı bir deneyim aracı olarak görülse de, sonunda ortaya çıkan resim oldukça kasvetli ve beklenmedik.
