Film, ailesiyle beraber mutlu bir hayat süren ve muz yetiştiren bir adamın hikayesini merkezine alıyor. Adam, tropik bir adada, modern dünyadan izole bir tarzda yaşamaktadır. Ancak, bir gün, bencil ve acımasız bir yerel gangster, adamın mülküne göz dikerek, onun bu huzurlu ve sakin hayatını altüst etmeye karar verir. Adamın, mülkünü korumak için karşı koyması gerekmektedir, ancak ne yazık ki adada yalnızdır ve dış dünyadan hiçbir yardım alamaz.
Bu durum, adamın ilk kez adadan ayrılıp şehre gitmek zorunda kalmasıyla sonuçlanır. Şehirde kendisine yardım edecek birini bulma umuduyla gelen bu ada insanı, hiç bilmediği ve alışık olmadığı bir hayat tarzıyla karşı karşıya kalır. Şehrin gürültüsü, karmaşası ve hızlı hayat temposu adamı başlarda bir hayli zorlar.
Film, bu noktadan sonra, yabancı olduğu bu çevreye alışmaya çalışan adamın hikayesini anlatırken, seyircinin ilgisini ve merakını sürekli canlı tutmayı başarıyor. Başkarakterimizin başına gelen talihsiz olayları, gerektiğinde komedi unsurlarıyla hafifleterek seyirciyi sıkmadan hikayeyi ilerletiyorlar ve sürekli yeni bir aksiyon arayışına giriyorlar.
Sonuç olarak, adamın hayatta kalma mücadelesi ve ada hayatından modern şehir yaşamına geçiş süreci, izleyiciyi ekrana kilitleyen bir öyküyü oluşturuyor. Bunun yanı sıra ada yaşamı ve şehir hayatı arasındaki kontrastlar ise film boyunca ele alınan sosyal konuların bir yansıması oluyor.
