1931 yılının Kanada'sına, özellikle Yukon bölgesine götüren bir hikayeyi izliyoruz. Ana karakterimiz Johnson, bir tuzakçı ve doğanın tam da kalbinde yaşamaktadır. O, sert iklim şartlarına ve zorlu yaşam koşullarına rağmen vahşi doğayla iç içe yaşamayı tercih eden biridir. Ancak, bu hikaye onun bir köpek sahibi ile olan husumeti üzerine kuruludur.
Film, köpek sahibinin Johnson'a karşı tehditkar ve düşmanca bir tavır sergilemesiyle başlar. Bir süre sonra ise bu husumet, köpek sahibinin Johnson'ı halka açık bir şekilde cinayetle suçlamasıyla tırmanır. Bu suçlama, Johnson'ın vahşi doğada yapılan bir polis avıyla sonuçlanır. Bu durumun zorlukları ve drama dozu oldukça yüksektir.
Bu film, insan doğası ve adalet kavramları üzerine derin bir bakış atıyor. Johnson, suçlu mu suçsuz mu diye kendi vicdan muhasebesini yaparken, izleyiciler de onunla birlikte bu süreci yaşar. Adaletin ne olduğu ve nasıl sağlandığı konusunda sorgulamalar yaparız. Hikaye, izleyicinin kendine, diğer insanlara ve topluma dair görüşlerini sorgulamaya zorlar.
Johnson'ın sert doğa koşullarında hayatta kalma mücadelesi ve adalet arayışı, izleyiciyi derinden etkileyen bir hikaye anlatmaktadır. Bu film, kendi başına bir hayatta kalma mücadelesi, bir intikam hikayesi ve adaletin ne olduğuna dair bir sorgulama serüveni.
