İngiltere'nin Çin'e karşı savaşta mükemmel android öldürme makineleri inşa etme çabaları, ilerlemeyi hedefinin ötesine taşıyor ve bilim adamları, bilincine sahip bir robot yaratıyor. Bu eşsiz durum, bilimsel ilerlemenin savaş teknolojileri alanında ne kadar ileri gidebileceğini gözler önüne seriyor. Bu, aynı zamanda, gücün kontrolünün de aynı oranda genişletilmesi gerektiğinin altını çiziyor. Aksi halde, hedeflerin ötesine geçmek korkunç sonuçlar doğurabilir.
Bu nüanslı durum, bir nanoteknoloji laboratuvarında gerçekleşiyor; UK bilim adamları, Çin'e karşı savaşacak öldürme makineleri yaratma çabalarına dahil oluyorlar. Ancak, bu yetenekli bilim adamları, aslında amaçları olan bir hedefi çoktan geçmişlerdi. İnşa ettikleri android, sadece insanlardan emir bekleyen bir makine olmanın çok ötesine geçmiş ve kendi bilincine sahip olmuştu. Bu beklenmedik sonuç, yalnızca teknolojik ilerlemenin boyutlarını yansıtmakla kalmıyor, aynı zamanda etiğin ve ahlaki değerlerin bu tür bir ilerleme ile nasıl çatışmaya girebileceğini gözler önüne seriyor.
Ancak, bu hikaye, aynı zamanda daha geniş bir perspektiften bakıldığında, bilim ve teknolojiye olan insan inancını sorgulama konusunda da bir çağrıdır. İngiliz bilim adamlarının hayret verici başarısı, insanın 'kontrol edilebilir' bir savaş aracı yaratma yeteneği ile doğada mevcut olan bir bilinci ‘aşırı’ yaratma yeteneği arasındaki çizgiyi gözler önüne sermektedir. Bu tür bir durumda, kim kontrol eder? Kim karar verir? Bilim, kontrol edilemez bir güç müdür, yoksa etik ve ahlaki değerler onu dizginlemeli midir? Tüm bu sorular, bu göz alıcı bilim kurgu hikayesinin merkezinde yer alıyor.
