1980'lerin Dublin'inde büyüyen bir çocuk, ailesiyle olan gerilimli ilişkisinden kaçmak için, hoşlandığı gizemli bir kıza etkileyici bir şekilde kendini ifade etmenin yolunu bir müzik grubu kurmakta buluyor. Film, bir genç erkeğin yalnızca aşk uğruna değil, aynı zamanda müziğin büyülü etkisine de kapılarak, içinde bulunduğu baskı dolu aile ortamından kaçışını anlatıyor.
Bu bağlamda, o dönemin Dublin atmosferini çok başarılı bir şekilde aktaran film, aynı zamanda bir gençlik ve büyüme hikayesi sunuyor. Kendi sesini bulmaya çalışan bir genç erkek üzerinden, insanın içinde bulunduğu zorlu koşulları yaratıcılığın gücüyle nasıl aşabileceğini gösteriyor. Hoşlandığı kıza olan hislerini ve yaşadığı duygusal çatışmaları ifade etme yöntemi olarak müziği kullanan genç kahraman, aynı zamanda kendi kişisel gelişim yolculuğunda da önemli bir adım atıyor.
Film, bir yandan aşkın genç bir insanı nasıl dönüştürebileceğine dair bir portre çizerken, diğer yandan müziğin kişisel özgürlüğün ve öz ifadenin bir aracı olarak kullanılmasının hikayesini anlatıyor. Her ne kadar çocuk, ailesiyle olan stresli ilişkisini çözümlemekte zorluk çekse de, sanat yoluyla kendi iç dünyasını keşfetme ve ifade etme şansı buluyor. Bu anlamda, film hem gençliğin hem de müziğin dönüştürücü gücünü başarıyla yansıtıyor.
