Littlehampton kasabasında yaşayan insanlar aralarında muhafazakar Edith olmak üzere, kahkahalarla dolu küfürler içeren mektuplar almaya başladıklarında, mektupların suçlusu olarak gürültücü İrlandalı göçmen Rose gösteriliyor. Ancak bu durum birçok kişiye şüpheli gelmeye başlar ve özellikle kasabanın kadınları, olayın peşine düşer.
Bu öykünün merkezinde yer alan Rose, belki de tüm karmaşanın anahtarıdır. Onun masumiyetini savunanlara karşı, onu suçlu ilan eden birçok kişi bulunmaktadır. Fakat gerçekten de mektupları yazan o mudur? Yoksa masum bir kurban mıdır? Bu, her bir sahnenin ardından daha da karmaşık bir hal alan bir sorudur.
Kasabanın geleneksel yapısı ve muhafazakar bir figür olan Edith ile modern ve asi bir figür olan Rose arasındaki çelişki, filmin merkezinde yer alıyor. Bu durum, ortaya çıkan olayları daha da anlamlı kılıyor.
Diğer yandan, kasabanın kadınlarının, Rose'un durumunu çözmeye çalışırken gösterdikleri dayanışma ve cesaret, filmin bir diğer önemli unsuru. Kasabanın kadınları, olayların ardındaki gerçeği ortaya çıkarabilmek için adeta bir dedektif gibi hareket ediyorlar.
Özellikle kadın dayanışmasının ve toplumun ön yargılarının ele alındığı bu film, seyircilere hem gerilimli anlar yaşatıyor hem de derin düşüncelere sevk ediyor. Her bir karakterin güçlü yönleri ve kusurları, hikayeyi daha da zenginleştiriyor. İrlandalı göçmen Rose’un hikayesi, kasabanın sakin yaşantısına dinamizm katarken, aynı zamanda da toplumsal ön yargıların ve ayrımcılığın, bir toplumu nasıl kutuplaştırabileceğini yansıtıyor. İzleyicileri, kimi zaman gülümseten, kimi zaman düşündüren bu film, kesinlikle kaçırılmaması gereken bir yapım.
